Markalaşma

Starbucks’ın Markalaşma Süreci

Dünyanın en ünlü kahve markalarından birisi olan Starbucks, en güzel kahveleriyle misafirlerine hizmet vermeye devam ediyor. En fazla şube ve çalışana ait olan Starbucks’ın markalaşma süreci ise meraklıları tarafından yakinen takip ediliyor. Sayısal verilere bakıldığında dünyanın en büyük kahve zinciri olan Starbucks’ın markalaşma süreci de oldukça dikkat çekici. Oldukça yoğun bir çalışma serüvenine bağlı olarak şu anda 132 ülkede şube açmayı başaran Starbucks’ın markalaşma süreci ve konuya dair merak edilen tüm ayrıntıları sizler için mercek altına aldım. Peki, dünya devi olan Starbucks’ın markalaşma süreci nasıl başladı ve bu süreç içerisinde neler oldu? Gelin, daha yakından göz atalım!

Kahve kültürünün adeta elçisi olan Starbucks’ın markalaşma süreci birçok girişimciye de örnek olacak nitelikte. Starbucks’ın markalaşma süreci esnasında dikkat edilen faktörleri, yol haritasının nasıl çizildiğini ve neden bu denli başarılı olabildiğini sizler için daha da yakından inceledim. İşte konuya dair merak edilen tüm ayrıntılar!

İlgili Makaleler

Starbucks’ın Markalaşma Süreci

1982 yılında temelleri atılan ve Seattle’da beş mağazayla serüvenine başlayan Starbucks’ın markalaşma süreci ilk etapta küçük bir perakendeci olmasından ileri geliyordu. Starbucks’ın markalaşma süreci sırasındaki ilk kurucuları ve markaya ismini veren kişiler iş insanı profiliyle uzaktan yakından alakası olmayan kişilerdi.

O dönemlerde Amerikan halkı tarafından tüketilen kahvelerin tatlarından ve kalitesinden memnun olunmadığı da biliniyordu. Reklamlarla desteklenen bu durum ne yapılırsa yapılsın düzeltilemedi. Kahvelerin tadı ve kalitesinin düşük olduğunu fark edenler yeni bir lezzete sahip olmak için zaten bekler haldelerdi. Bu durumda Starbucks’ın markalaşma süreci konusunda aslında ihtiyaca yönelik bir adım atıldığını kanıtlar nitelikteydi.

Biraz önce de bahsetmiş olduğum üzere Starbucks’ın ilk kurucuları sektörle alakasız isimlerdi. Üç kurucu ve ortak olan Gordon, Jerry ve Zev’in mesleklerinden bahsedecek olursak; sırasıyla yazar, İngilizce öğretmeni ve edebiyat mezunu olan bu arkadaşlar kredi çekerek bu işe girerken bu kadar iyi bir sonuçla karşılaşacaklarından bir haberlerdi. Peki, krediyle başlanan Starbucks’ın markalaşma süreci nereden sonra alevlenerek büyüdü?

Starbucks’ı Starbucks Yapan O İsim!

Starbucks’ın markalaşma süreci içerisinde kilit olan Howard Schultz ismi farklı bir firmanın bünyesinde yöneticilik yaparken Seattle’da bulunan küçük bir kahve dükkanının filtre kahve ve makine satın aldığını fark eder ve Starbucks’ın markalaşma süreci böylelikle başlar. Diğer kahvecilere oranla çok daha fazla ekipman ve kahve alınan bu firmanın yalnızca dört şubesinin olması Schultz’ın dikkatinin iyiden iyiye Starbucks’a kaymasına neden olur.

O dönemlerde dünyanın her yerinde elektrikli kahve makineleri kullanırılırken Starbucks’ın termos üzerine yerleştirilen plastik bir koniyle kahve pişirmesine kayıtsız kalamayan Schultz firmayı ziyaret etmek için yollara düşer. Üç ortağa ulaşan adamımız sütsüz ve şekersiz içtiği bir bardak kahve karşısında adeta mest olurken Starbucks’ın kahve kavurması ve yapılış şeklinin keşfedilme isteğine de karşı koyamaz.

Schultz bu kadar etkilendiği bu durum karşısında deyim yerindeyse büyülenmişti. Takıma dahil olmak isteyen ancak kurucu ortaklar tarafından kabul edilmeyen esas adamımız kendisini kabul ettirene kadar aradan bir yıl geçirdi. Azmine karşı konulamayan ve heyecanıyla herkesi büyüleyen Schultz ilk etapta Starbucks’a pazarlama ve satış müdürü olarak girdi. İlerleyen süreçlerde azminin karşılığını alan adamımız küçük bir hisseye de sahip olarak hayallerine ulaşmış oldu. Kendini hala sınırlandırmak istemeyen ve işlerini büyütmek isteyen pazarlama müdürü bu seferde yolunu İtalaya’ya çevirdi ve oradan da bünyesine birçok yeni içecek ekledi. Konuya dair yaptığı bir açıklamasında; “talyan espressosu olmasaydı Starbucks nasılsa hâlâ öyle olurdu. Kısacası Seattle’daki sevilen yerel bir kahve çekirdeği mağazası olarak kalmayı sürdürürdü.” İfadelerine yer veren Schultz ilerleyen dönemde şirket çalışanları ve ortaklar tarafından dışlandı.

Bu dışlanmışlığı kabul etmeyen Schultz, Starbucks’ın markalaşma süreci baştan aşağıya değiştirecek o adımı da attı. Maddi anlamda imkanları elverişli olmayan pazarlama müdürümüz daha fazla dışlanmamak ve hayallerinden vazgeçmemek için yakın arkadaşı Bill Gates’i arar ve ondan yatırım desteği ister. Bill Gates ise bu isteğe olumlu cevap verir ve Starbucks’ın markalaşma süreci  git gide şekillenmeye başlar.

İşin Sırrı Bağlılık!

Starbucks’ın markalaşma süreci içerisinde yaşananlar kısaca bu şekilde özetlenebilirken öte yandan da en büyük sırlardan birisi olarak Howard Shultz; “Şirketimle en gurur duyduğum şey birbirimize duyduğumuz güven” sözleriyle aradaki güven bağının ne denli önemli olduğuna da değiniyor. İyi bir yönetici olmak için tüm sınırları da zorladı. Çalışanların arasında ayrım yapmamak için çabalayan bir yöneticiyle çalışan bir firma da gün geçtikçe hem şubelerini hem de cirolarını katlayarak büyütmeye devam ediyorlar.

Starbucks’ın markalaşma süreci hakkında genel olarak bahsedilebilecek konular bu şekilde özetlenebilir. Starbucks’ın markalaşma süreci içerisinde dikkat ettiği konular ve başlıklar bu şekilde özetlenebilir. Starbucks’ın markalaşma süreci hakkında merak ettiğiniz başka bir soru varsa yorumlar aracılığıyla bana sorabilirsiniz. Sevgiler!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu